Doğan Cüceloğlu
Geçtiğimiz haftasonu Cambridge University Press ve Dünya
Aktüel’in düzenlediği Grand ELT Sempozyumu’na katıldım. Antalya’da gerçekleşen
sempozyumda okulumuzda okuttuğumuz kitapların yazarlarıyla tanıştık, sohbet
ettik ve gerçekten de yeni ve harika bilgiler öğrendik. Kendi adıma şunu
söyleyebilirim ki inanılmaz keyif aldım ve çok güzel vakit geçirdim. Cambridge
University Press ve Dünya Aktüel ailesine en içten teşekkürlerimi buradan da
sunmak istiyorum.
Sempozyumda aynı zamanda benim çok sevdiğim, tüm kitaplarını
okuduğum ve benim için ayrı bir yeri olan sevgili Doğan Cüceloğlu’nun da
“Öğretmen ve Öğrenci için Motivasyon Yönetimi”
adlı konuşması vardı. Sempozyumun bu kısmı tahmin ettiğiniz üzere beni
ayrı heyecanlandırdı ve Doğan Bey’in 2
saat süren konuşmasını neredeyse hiç nefes almadan dinledim, tabi ki tek kelime
ile harikaydı.
Cüceloğlu , motivasyondan,
İngilizce’nin öneminden, çocuklarımıza
ve öğrencilerimize nasıl davranmamız gerektiğinden , sevgiden, anlayıştan ve
daha doğrusu hayattan bahsetti. Gerçekten zamanın nasıl geçtiğini hiç ama hiç
anlamadık. Bizimle kendi hayatında yaşadığı deneyimleri ve yaptığı gözlemleri
paylaştı. Özellikle kendi yazmış olduğu
“Savaşçı” adlı kitabına da değindi ve okunmasını önerdi. Benim de okuduğum ve
sevdiğim kitaplarından biridir “Savaşçı”.
Konuşma boyunca sürekli not aldım , aldığım notların bir
kısmını sizinle paylaşmak istiyorum.
Aldığım Notlardan Kısa Kısa:
*Önce anla, sonra sorun çöz.
*İlk başta tepki verme, dinle.
*Sev , anla.
*Saygı duy.
*Sorumluluk al.
*Yaparken en iyisini yap.
*Olanaklarını fark et.
Bu arada Doğan Cüceloğlu’nun yeni kitabı çok yakında
çıkıyor.. Bilginize.. :)
Kitap..
Kitap.. Sever misiniz okumayı? Güzel bir müzik hatta yanında
da bir kahve eşliğinde.. Sadece o an kendinizle baş başa kaldığınız o güzel
anlarda kitap okumak.. Harika öyle değil mi? Öğrencilerimi gözlemliyorum. Size
çok samimi olarak söyleyebilirim ki gerçekten okumak insana çok farklı
özellikler katıyor.
Az önce size bahsetmiş olduğum sempozyumda “Steven Ogden” de
(kendisi Cambridge University Press’de
Teacher Trainer- eğitimci ve de aynı
zamanda satış müdürü) “Okuma nasıl zevkli hale getirilir? ” başlığı altında
konuştu. Çok ilginç ve yararlı bilgileri bizlerle paylaştı. Japon kültüründen
ve okumayı gerçek anlamda ne kadar çok sevdiklerinden bahsetti. Bizim toplumuzda ne yazık ki kitap
okuma oranı ciddi anlamda çok düşük. Bu konuya şu anda detaylı olarak
değinmeyeceğim fakat söylemek istediğim birkaç bir şey var. Neden okumalıyız?
Okumanın bize sağladığı faydalar nelerdir? Biraz bunlara değinmek istiyorum :)
*Okudukça bilgi
birikimimiz artar ve konuşabileceğimiz konular fazlalaşır.
* Ufkumuz genişler.
*Beynimiz aktif ve üretken olur.
*Yaratıcılığımız artar.
*Sıkıldığımız anlarda odağımızı değiştirmemizi sağlar.
*Okurken daha sakin ve sessiz olacağımızdan dolayı gün
içerisinde yaşanılan stresi geride bırakmamıza yardımcı olur.
* Daha kolay hayal kurabiliriz.
*Kelime dağarcığımız artar.
*Rahatlıkla odaklanmamızı ve konsantrasyonumuzun artmasını
sağlar.
* Hafızamızı güçlendirmemize yardımcı olur. Hatırlamak bizim
için kolaylaşır.
* Sakin bir ortamda okumak vücudumuzu ve ruhunuzu
dinlendirir ve böylece de kendimizi bir anlamda şarj etmiş oluruz.
*Analitik düşünmeyi hızlandırır.
* Başka kültürleri tanımamızı ve daha kolay anlamamızı
sağlar.
* Okumak karşılaştığımız problemleri daha kolay çözmemize
yardımcı olur.
*Kendi kendinizle baş başa kalacağınızdan dolayı okumak,
hayattan gerçekten ne istediğimizi bulma konusunda bize yardımcı olur, biz yeter ki kendimizi anlayalım. ;)
Kütüphaneler Haftası Kutlu Olsun! :)
Okuyarak dünyamızı, tarihimizi ve kendimizi
keşfederiz.. (Daniel J.Boorstin)
|
Bir Öykü..
ÖFKELENİNCE NEDEN BAĞIRIRIZ ?
Hintli bir ermiş
öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde
bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “İnsanlar neden birbirlerine öfke
ile bağırırlar?” diye
sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “Peki öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “Peki öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder