3 Mart 2013 Pazar

17.02.2013 Tarihli Gazete Yazım


“Hayalinizdeki ağacı siz izin vermeden  kesmeye kimin gücü yeter?”  - Üstün Dökmen

Harika bir söz öyle değil mi? Yaşam nedir? Yaşamak nedir? Peki güzel yaşayabiliyor muyuz hayatı?
Mutlu muyuz? Tatmin oluyor muyuz? İstediğimiz gibi yaşayabiliyor muyuz? Yaşamasak bile şükrediyor muyuz?



Günlük hayatın içinde çok şeyi es geçiyoruz, unutuyoruz, düşünmemeyi tercih ediyoruz, umursamıyoruz bazen, dönüp bakmamayı yeğliyoruz belki de..
Doğru yaşamak nedir? Nefes alabilmek mi sadece? Görebilmek mi güzellikleri, etrafı, insanları, detayları..
Belki hepsi.. Belki hiç biri..

Ama bazen durup bir soluklanmak gerekiyor, durup düşünmek.. Nerdeyim, ne yapıyorum, ne olmak istiyorum. Nereye gitmeliyim..Unutuyoruz bazen . Ruhumuz geride kalıyor, modern zamanın koşuşturmasından. Ruhsuz bir şekilde dolanıyoruz sokaklarda ve daha da önemlisi kendi bedenimizin içinde, hapsolmuş bir şekilde..
Çıkmak lazım buradan diyor birisi.. Ama nasıl?
Sadece istersek olur, fark edersek.. Her şey bizde bitiyor, bizde başlıyor.

 Citius , Altius, Fortius  

* ”Daha Hızlı, Daha Yükseğe, Daha Güçlü “Olimpiyatların resmi sloganı kabul edilen Latince kökenli söz.
Niçin daha iyi olmayalım? Niçin daha yükseğe sıçramayalım, daha güçlü olmayalım? Ya da niçin üstümüzdeki uyuşukluğu atmayalım? 
Bunun yerine daha kolay olanı seçiyoruz belki de değil mi? Kendimizi kurban gibi görüyoruz. Ya da öyle görmek daha kolay geliyor bizim için hatta daha kaba bir tabirle işimize geliyor.  “ Zaten hep böyleydi bundan sonra daha iyi ne olabilir ki?” “Bu saatten sonra ne değişebilir ki?”  “ Neden değişsin ki?” “ Hem başkaları ne der şimdi?”  Bu ve bunun gibi bir sürü cümle aklımızdan geçiyor, geçmekle de kalmıyor bunun gerçek olduğuna inandırıyoruz kendimizi.
Bir de geçmişten kurtulmak isterken hala orada takılı kalıyoruz, boş veremiyoruz belki yürümekten belki  de yola devam etmekten korkuyoruz. Bakın Eckhart Tolle “Var Olmanın Gücü” adlı kitabında ne yazmış . Belki  bu hikayeyi önceden okuyanlar vardır ama hatırlamak gerek  diye düşünüyorum :
“İnsan zihninin geçmişi bırakmak konusundaki beceriksizliği yada isteksizliği,Tanzan ve Ekido adında, şiddetli yağmurlardan sonra oldukça çamurlu hale gelmiş olan toprak kır yolunda yürüyen iki Zen rahibinin hikayesinde güzel bir şekilde örneklenmektedir…
Bir köyün yakınından geçerlerken,yolun karşı tarafına geçmeye çalışan genç bir kadın görürler.Çamur çok derin olduğu için,kadın üzerindeki ipek kimonoyu berbat etmeden karşı tarafa geçemeyecektir. Tanzan hiç tereddüt kadını kucağına alıp yolun karşı tarafına geçirir.
Sonrasında rahipler sesizce yollarına devam ederler.Beş saat sonra, yaşadıkları tapınağa yaklaşırlarken,Ekido daha fazla kendini tutamayarak Tanzan’a döner.”Neden o kızı yolun karşı tarafına geçirdin?” diye sorar.”Biz rahiplerin bu tür şeyler yapmaması gerekir.” “Ben kızı saatler önce bırakmıştım”der Tanzan “Sen hala taşıyormusun?”
Şimdi birinin sürekli Ekido gibi hoşa gitmeyen olay ve durumları zihinde taşıyarak ve düşünce üstüne düşünce biriktirerek yaşadığını düşünürseniz,gezegendeki insanların çoğunun nasıl yaşadığı ile ilgili fikir edinmiş olursunuz. Zihinlerinde taşıdıkları yükün ağırlığına bakar mısınız?”



Öğrenciler Nasıl Ders Çalışmalı?
Akademik başarılarını akranlarına oranla daha az çabayla gerçekleştiren bir öğrenci kitlesi olduğunu kabul etmek gerekir diye düşünüyorum.  Fakat bunun yanında çok geniş bir öğrenci kitlesi de akademik başarılarını süregelen bir çalışma alışkanlığına borçlu.
Peki  başarılı olmak için ne yapılmalı?
İlk olarak her şeyin bizim elimizde olduğunu kabullenmeliyiz. Başarılı olacağımıza inanarak sistemli bir çalışma düzeni kurmalıyız.
·         Uzun saatler yerine  daha kısa süreli ders çalışılmalı.
·         Güzel bir ders programı yapılmalı  (Ne zaman ders çalışılacak, öğrenci ne kadar süre kendine vakit ayıracak, saat kaçta yatılacak gibi ve mümkünse bu ders çalışılan ortamda bir yere asılmalı.)
·         Her çalışma periyodunun belli bir amacı olmalı. Daha  açık olarak ifade etmek gerekirse, Matematik’ten bir konuyu öğrenmek, anlamak için önce  o konuyla ilgili formülleri kavramak veya İngilizce sınavı için o hafta öğrenilmiş yeni kelimeleri ve gramer konularını tekrar etmek ve sonrasında diğer konulara geçmek.
·         Günlük bir çalışma rutini belirlenmeli.Eğer öğrenci, gün içerisinde aynı saatlerde ders çalışırsa, bunu bir alışkanlığa dönüştürür ve dolayısıyla da her ders çalışma öncesinde öğrenci her açıdan hazır bulunur ve bu da onu pozitif yönde etkiler.
·         Öğrenci yapacaklarını ertelememeli. Ertelemek düzenli çalışmanın etkisini bozar ve buna ek olarak çalışılması gereken konular birikeceğinden dolayı öğrenci ders çalışırken acele eder, bu da beraberinde hata yapmayı getirir.
·         Konu  tekrarlarını sınıf içerisinde aldığı  notlar üzerinden yapacağından dolayı  öğrenci güzel, anlaşılır notlar almalı.
·         Ders çalışmaya en zor konudan başlanmalı. Öğrenci ilk aşamada enerjisini zor olana verirse konuyu kavraması daha kolay olacaktır. Geriye kalan daha kolay konular ise belli bir çaba gerektirmeyeceği için de çalışmasını kolaylıkla tamamlayacaktır.
·         Öğrenci  hafta sonunda o hafta içi neler öğrenildiğini tekrar etmeli. Böylece hafta içinde öğreneceği konulara hazır olur ve dolayısıyla daha etkili bir öğrenme olur.
·         Bazı çalışmalar gruplar halinde yapılmalı. Bu şekilde öğrenciler konuları arkadaşlarına tekrar ederken konuyu daha iyi öğrenmiş olurlar. Aynı zamanda öğretmen tarafından verilen ödevler grupla birlikte yapılırsa daha hızlı sürede tamamlanır. Tabi ki burada önemli olan nokta grup çalışmasına gelen öğrenciler önceden tekrar yapıp gelmiş olmalı ki orada beraber çalışırken konular pekişsin.
·         Sessiz, aydınlık ve ferah bir ortamda ders çalışılmalı. 





Tarçın beyin aktivitesini artırdığından beyin için iyi bir toniktir. Sinirsel tansiyonu tedavi eder,hafıza kayıplarını önler.Çalışmalar tarçını koklamanın bilişsel fonksiyona,hafızaya,zihinsel performansa iyi geldiğini,uyanıklığı ve konsantrasyonu artırdığını göstermiştir.



 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder