Teknoloji
Resimdeki gördüğünüz bir kutu değil,
kendisi el yapımı bir İphone . :) Öğrencilerimden birisi(2. Sınıfa gidiyor.)
yapmış ve oyuncak da olsa bir İphone’a sahip olduğu için oldukça mutlu. Bu
arada bahsettiğim öğrencim , ben bilgisayarla ilgili herhangi bir sorun yaşadığım zaman yanıma gelip müdahale eden ve
düzelten , çok kibar , oldukça zeki ve yetenekli bir çocuk.
Öyle bir çağda yaşıyoruz ki
teknolojideki yeni gelişmelere alışmak ve bunun daha nereye varacağını tahmin etmek çok zor. Gerçekten de her yeni
şey inanılmaz hızlı bir şekilde değişiyor ve biz de bir şekilde uyum sağlamaya
çalışıyoruz. İşlerimizi de oldukça kolaylaştırıyor bizim bir parçamız haline gelmiş bu yeni
çağın telefonları, bilgisayarları veya tabletleri .Öyle ki çevremdeki bir çok
kişi- genç yaşlı fark etmiyor- telefonsuz, bilgisayarsız veya diğer herhangi
bir teknolojik alet olmadan da bir hayat
olabileceğini düşünemiyorlar. Bir
keresinde İzmit Av Köşkü’nde Atatürk’ün
eşyalarının sergilendiği zaman yaptığımız gezide, Atatürk’ün sigara
tablasına bakıp , “O zamanlardaki İphone
kılıfına bakın, ne kadar farklıymış” diye yorum yapan öğrencilerim olmuştu.
Şaşırmıyorum, yadırgamıyorum , o kadar normal ki aslında .Hele ki çocuklar
için.. Bir düşünün öyle bir süreçte doğdular ki ,bu tarz teknolojik
aletlerin hayatta olmaması gibi bir
kavram onların lügatında yok. Onu da geçtim, oldukça hızlı ilerliyor her şey ve
kanıksıyoruz, sanıyoruz ki daha öncesi yoktu, hep böyleydi.
Yalnız üzüldüğüm bir nokta var sizlerle
paylaşmak istediğim. Hani şu son zamanlarda da oldukça sık tartışılan bir konu
var . Teknolojinin bize sağladıkları ve
bunun sonucunda bir şekilde kölesi olduğumuz o yalnızlık.
Şimdi sizleri çoook uzaklara götürmek
istiyorum. :) Üzerinizde bir şort , bir
tişört var, bir de belki şapkanız . Hava sıcak ama bunalmıyorsunuz, daha
doğrusu bunalmak aklınıza bile gelmiyor, öyle mutlusunuz ki çünkü. Elinizde bir top var. Sokaktasınız..
Arkadaşlarınız var.. Bisikletiniz.. Atlama ipiniz.... Misketleriniz.. Topaçınız..
Sek sek oynamak için elinizde bir tebeşir veya taş.. Körebe içinse gözünüzde
bir kumaş.. Özgürce koşuyorsunuz, bir o
yana, bir bu yana.. Yorulmak nedir bilmeden özgürce.. Saatlerce hiiçç ama hiiç
sıkılmadan.. Her şey doğal ve gerçek.. Bir kere arkadaşlarınız gerçek, şimdiki
zamanlardaki gibi bir oyuna başlamadan oyuncu seçmiyorsunuz..Konuşmalar,
sohbetler gerçek..
Bir de şimdiki zamana gelelim
bakalım.. Her çocuğun kendine ait bir odası var. O odasının içinde oynadığı
oyunlardaki sanal arkadaşları var.
Onlarla kurduğu yakın bir iletişim yok. Herhangi bir pozitif duygu yok. Belki
biraz hırs, öfke ve endişe var oyunlarda iyi puanlar almak için. Hepsi bu. Çocuk
aslında yalnız, mutsuz ve sıcak iki kelimeye muhtaç. Fakat bunu ifade bile
edemiyor, çünkü o denli kölesi olmuş oynadığı oyunların. Hem keyif
alıyor hem de kendini bir şekilde doyumsuz, eksik hissediyor. Çünkü
gerçek bir şey yok ortada. Düşünelim hangi çocuk daha mutlu? Daha kolay
iletişim kurabilir çevresiyle? Sadece
çocuklar değil bunu yaşayan, onlar sadece çok daha kolay adapte oldular bu
duruma hepsi bu. Aslında şöyle de düşünebiliriz, iletişim çağındayız ve
olanaklarımız çok çok fazla, , bir tuşla istediğimiz kişiyi arayabiliyor, tek
bir dokunuşla istediğimiz yere bir şey gönderebiliyoruz. Olanaklarımız çok fazla fakat demek istediğim
şey şu ki kimi durumlarda teknolojinin
aşırı ya da farklı kullanımı bizi asosyalliğe, mutsuzluğa, depresyona ve
yalnızlığa doğru itiyor. Seslerin yerini
sadece harflerin ve kelimeler alıyor yazdığımız mesajlarda. Ve her şey o denli
gerçek dışı hale geliyor ki kimi zaman gerçek hayatla, oyunlardaki hayatı bile
karıştırabiliyoruz. Ya da öyle anlar oluyor kafamızı bir kaldırıyoruz,
saatlerimizi geçirmişiz bilgisayar başında bazense saatlerce mesajlaşmışız, ya
da sadece oradan oraya web sitelerinde dolaşmışız ne zamanın ne mekanın farkına
vararak.
Teknolojiyi dozunda ve daha yararlı
kullanmak bizim elimizde. Kesinlikle bu
anlamda eski zamanlar daha iyiydi, her şey daha basit ve güzeldi demiyorum
aksine şanslıyız aslında, her istediğimize ulaşabiliyoruz. Fotoğraflarımızı
minicik bir aletin içinde taşıyabilirken, sevdiğimiz birisini kolayca arayıp
saatlerce konuşabilirken nasıl şanssız olabiliriz? Bundan bahsetmiyorum. Aşırısından
bahsediyorum. Bizi yalnızlığa iten bir bağımlılıktan söz ediyorum. Hatırlayın
bakalım hani az evvel size tarif ettiğim bir çocuk vardı elinde topu olan,
ordan oraya koşan.. O çocuk mu daha mutlu yoksa şimdiki mi?
Adaçayı
Bildiğiniz
üzere nane ailesinin bir üyesi olan
adaçayını önemli bir bitki ve
vücudumuz için birçok faydası var. Yapılan araştırmalara göre
adaçayının beynimiz için de birçok yararı olduğu söyleniyor. Bunlara örnek
vermek gerekirse adaçayı hafızanın gelişimine katkı sağlıyor, unutkanlığı
azaltıyor, beyni Alzheimer’a neden olan belirli süreçlere karşı koruyor,
konsantrasyon ve odaklanmayı artırıyor, beyin fonksiyonlarını geliştiriyor ve
güçlendiriyor. İngiltere’de yapılan başka bir araştırmaya göre ise sağlıklı
genç yetişkinlerin adaçayı hapları içtikten sonra kelime hatırlama
testlerinde daha başarılı oldukları
tespit edildi.
|
Mutluluk
Mutluluğu aradığın sürece,
Mutlu olacak kadar olgun değilsindir, Ve ulaşacak kadar her istediğine. Kayıplara yakındığın sürece Ve hedeflerin varsa durmadan yöneldiğin, Bilemezsin huzur nedir diye. Vazgeçersen şayet her arzudan, Ne hedef, nede istek tanıyıp Mutluluğu artık adıyla anmıyorsan, O zaman olup bitenlerin akışına Dayanamaz yüreğin ve ruhun erişir huzura.. |
Hermann Hesse
|