13 Ekim 2013 Pazar

11 Ağustos 2013- Özgür Kocaeli Gazetesi Makale


Bugün




Yaz en sıcak mevsimdir. Güneş uzun kollarını uzatarak toprağı ıstır. Bu mevsimde ağaçlar meyve doludur. Dallar yemyeşil, çiçekler rengârenktir. Türlü türlü bitkiler topraktan fışkırır. Böcekler, kuşlar, arılar canlılık içinde oradan oraya koşturup dururlar.  Bu esnada hayvanların en çalışkanı karıncalar ise  yaz boyu hiç boş durmazlarmış. Toprağın altındaki yuvalarına mısır, buğday, arpa buldukları bütün yiyecekleri depolayıp kışa hazırlık yaparlarmış. Havaların güzelliğine aldırmadan, durup dinlenmeden birinin kaldıramadığını üç beşi birden taşıyarak uğraşıp dururlarmış, üstelik çok disiplinli bir şekilde.  Hiçbir karınca bir saniye bile duraksamazmış.
Ağustos Böceği ise yine bir yaz mevsiminde güneşin ve ağaçların tadını çıkarıyormuş. Daldan dala atlayıp, “cır cır” diyerek eğlenceli ezgiler mırıldanıyormuş. Şarkı söylerken, dans ederken bazen önünden karıncalar geçiyormuş. Ağustos böceğinin rahatlığına şaşırıyormuş karıncalar. Arada bir şöyle soruyorlarmış:
“Neden sen de çalışmıyorsun? Kışın çok zorluk çekersin yoksa”. Ağustos Böceği bir taraftan dans ederken bir taraftansa şöyle cevap veriyormuş:
“Bu havada çalışılır mı hiç? Yazın tadını çıkarıyorum ben. Çalışırım elbet. Daha kışa çok var.”
Günler hızla geçmiş. Yapraklar sararıp dökülmeye, havalar soğumaya başlamış. Hayvanlar yuvalarına çekilmişler. Tabi ki Ağustos Böceği de. Bir süre sonra karnı acıkmaya başlamış. Ama hiç yiyeceği yokmuş. Yiyecek aramaya çıkmış. Ama hiçbir yerde yiyecek bulamamış. Açlıktan dizleri titremeye, gücü azalmaya başlamış. Karnını nasıl doyuracağını düşünüyormuş, aklına birden komşusu karınca gelmiş.
Ağustos Böceği Tir tir titreyerek komşusu karıncanın kapısını çalmış.
“Karınca kardeş! Karınca Kardeş!” “Kim o?” demiş karıncalardan biri.
“Benim. Komşunuz Ağustos Böceği” demiş. Karınca kapıyı açtığında Ağustos Böceği soğuktan donmak üzereymiş. Karınca “Ne istiyorsun?” diye sorunca Ağustos Böceği şöyle demiş:
“Karnım çok aç. Yiyecek bulamadım dışarıda. Sizden ödünç yiyecek istiyorum. Yaz gelince borcumu öderim” demiş. Karınca sormuş:
“Peki sen yaz boyunca ne yaptın?”. Ağustos böceği yaptıklarından pişmanlık duymamış “Saz çalıp şarkı söyledim, dans ettim, yazın tadını çıkardım.” Karınca bu duruma çok kızmış.
“Bense çalıştım. Sen eğlenirken ben ter döktüm ve yuvamı yiyecekle doldurdum. Mademki yazın saz çalıp şarkı söyledin, kışın da açlığı ve soğuğu hak ettin” demiş ve kapıyı yüzüne kapatmış.


Erteliyoruz, boşveriyoruz, önemsemiyoruz.. Sanıyoruz ki vakit var, kolaylıkla halledebiliriz yapmak istediklerimizi, ya da sanıyoruz ki hiç zaman geçmeyecek hep  bu şekilde devam edeceğiz. Bu sabah uyandıktan sonra neler düşündünüz? Mesela neleri ertelediniz? Neleri boşverdiniz? Neleri sonradan yaparım diye  ama  aslında bir daha yapmamak üzere rafa kaldırdınız?  Üşeniyoruz ya da belki de gerçekten istemiyoruz bazen.. Evi toparlamak, gelen mailleri cevaplamak, alışverişe çıkmak, arabayı yıkatmak, çiçekleri sulamak, sökük olan bir düğmeyi dikmek,  güzel bir yemek yapmak, kitap okumak, kendinizle baş başa kalmak.. Bunların dışında bir de ilişkilerimiz açısından ihmal ettiğimiz, ertelediklerimiz var..  Eşimizle bir kahve eşliğinde bir araya gelip gün içerisinde olanları paylaşmak, üzüldüğümüz, bizi kıran olayları karşılıklı konuşarak tatlıya bağlamak,  çocuğumuzla kısa süre bile olsa oyun oynamak, onu sevdiğimizi söylemek,  sevdiklerimizi, büyüklerimizi aramak, ziyaret etmek, arkadaşlarımızla vakit geçirmek.. İhmal ediyoruz.. Sanıyoruz ki vaktimiz var ve daha sonrasında kolaylıkla halledebiliriz bazı şeyleri.. Yıllar geçtikten  sonra geç olmaz mı evladınıza onu sevdiğinizi söylemek? Eşinizle konuşmadığınız onlarca konuyu,  gerginlikleri, çözümlenmemiş problemleri yıllar yıllar  sonra  konuşarak çözebilmek zor olmaz mıydı? Erteledikçe zorlaşan durumlar sıkıntı yaratmaz mıydı? Ya da şöyle düşünelim.. Bugün malzemelerini hazırlamadığınız bir yemeği yarın nasıl misafirlerinize sunmayı düşünüyorsunuz? Ceketinizdeki sökük düğmeyi bugün dikmeyince yarın işe gitmeden evvel  giyerken kendiliğinden mi tamir olacağını düşünüyorsunuz? Bitkilerinizi sulamadan da , köpeğinize yemek vermeyi erteleyerek de bir şekilde hayatta kalacaklarını mı düşünüyorsunuz? Gitmediğiniz, ziyaret etmediğiniz aile büyüklerinizi bir gün kötü bir haberini alınca mı hatırlamak , sonrasında pişman ve mutsuz bir şekilde yaşamak mı istiyorsunuz? Tabi ki tercihlerimiz var, hayatımız  zaten bundan ibaret.. Fakat.. Bugün.. Harekete geçmek, istediğimizi gerçekleştirmek, yarınımızın içine gün ışığını davet etmek için.. Sadece bugün.. Hadi başlayalım o zaman.. Nerede kalmıştık? Nereden başlayacaktık? Kolay gelsin J

“Siz erteleyebilirsiniz ama zaman ertelemez.”    Benjamin Franklin




Dereotu

*Sinirleri yatıştırır, bedeni rahatlatır.
*Sindirimi kolaylaştırır.
* Karın ağrılarına iyi gelir.
*Hıçkırığı keser.
* Anne sütünü arttırır.
*Kalsiyum bakımından zengindir.
*Vücuda enerji verir.
* Uykusuzluğa iyi gelir.
*Göz hastalıklarına iyi gelir.