Sevmek..
“Öyle çok sevmek ki evlenesi
gelmek :).” Bu cümleyi bir öğrencim sınıfta söyledi. Çok hoş değil mi? Sevginin
derecelendirmesini ve kendine göre bir sonuca bağlamasını yapmış, çok tatlı. : )
Ya siz en son ne zaman, neyi o kadar çok sevdiniz ve evlenmek istediniz
onunla? Hayır bu soruyu tabi ki “evlenmek” kelimesinin tam kelime anlamıyla sormuyorum. Yani neyi çok sevdiniz? İşinizi mi,
arkadaşlarınızı mı, eşinizi mi, hobinizi mi, evinizi mi, evcil hayvanınızı mı?
Hangisini ? Sanırım daha az seviyoruz artık. Nefret etmek, hoşlanmamak,
sinirlenmek, kabullenmemek daha kolay geliyor ve hepimiz sinir küpüne
dönüyoruz. Sevgiye açız aslında, sevmek istiyoruz ama bunu zayıflık olarak
değerlendiriyoruz. Sevgi açlığını başka
türlü gidermeye çalışıyoruz. Belki fazla yemek yiyoruz, belki
etrafımızdakilerle çatışıyoruz, belki arabayı daha hızlı kullanıyoruz hatta belki çayı bile daha hızlı
karıştırıyoruz Oysa ki sevginin ne
kadar güçlü bir enerji olduğunun bir farkına varsak.. Ah
bir farkına varsak..
Sevgi.. Önce nerden başlayacak?
Elbette ki bizden, kendimizden.. Biz kendimizi sevmeliyiz ki sonra sevgi talep
edelim. Biz kendimizi kabul edelim ki
sonra başkası bizi kabul etsin.
Kendimizi kabul ettiğimiz zaman başkalarını da daha kolay kabul etmiş
oluyoruz ve böylece de karşımızdakini daha
kolay ama daha içten seviyoruz.
Sevgi gerçekten güçlü bir
enerjidir. Hatta geçmişte bazı
tatsızlıklar yaşadığınız kişilere
sevginizi yolladığınızda aranızda
yaşanan olumsuz her ne varsa, bunun iyileştiğini
görebilirsiniz. Çünkü yaşadığınız
olumsuzluğu affetmiş, karşı tarafı kabul etmiş ve ona karşı duyabileceğiniz en
ufak negatifliği yok edip yerine sevgiyi koymuş olacak ve böylece gerçekten kendinizi çok hafiflemiş
hissedeceksiniz.
Bir de şu ana geri dönelim. Lütfen
şöyle bir başınızı kaldırın, gökyüzündeki kuşlara bir bakın, gülümseyin. Sabah
yanından geçtiğiniz ağacı bir selamlayın. Annenize, babanıza, kardeşinize ve
diğer tüm yakınlarınıza onları ne kadar çok sevdiğinizi, onlara ne kadar değer
verdiğinizi söyleyin. Her gün yanından
geçtiğiniz herhangi bir mağazadaki çalışan kişiye karşı selam verin, gülümseyin. Sokaktaki evsizlere,
dilencilere sevginizi yollayın, kalbinizden sevgi aktığını hissettirin ona.
Barınakta yaşayan veya sahibi olmayan hayvanlara da yollayın o güçlü, o pozitif
enerjiyi, öyle içten sevin ki onları, yalnız olmadıklarını hissetsinler. Çocukların gözlerine bakın ve onların sevgi
dolu kalplerini kendi kalbinizde hissedin. :)
O zaman şu andan itibaren hayatınızı
sevginin güçlü ve iyileştirici gücü ile doldurmaya var mısınız? Hadi o zaman ne
duruyorsunuz? :) Sevin! Sevin! Sevin!
Televizyon..
Ne kadar çok seviyoruz televizyon izlemeyi öyle değil mi?
Bir oturuyoruz televizyon karşısına ve bir bakıyoruz saatlerimizi almış.
Seviyoruz belki yaşadıklarımızdan uzaklaşmayı ve bir şekilde böyle sakinleşmeyi tercih ediyoruz . Halbuki bu pek
de iyi bir tercih değil. Neden mi ?
* Boşuna zamanınızı alıyor.
Kelime anlamıyla tam olarak “boş bir zaman” geçiriyoruz televizyon karşısında aslında.
Sadece oturuyoruz ve bize ait olmayan
hayatları izliyoruz. Bir şekilde
kendimize arkadaş arıyoruz belki de, dertlerimizi anlayacak, bizi o anda alıp
başka yerlere götürecek, bize güzel şeyler gösterecek bir arkadaş. Halbuki
kafamızı döndürsek ve yanı başımızda oturan ailemize dönsek, onlarla sohbet
etsek, paylaşımda bulunsak, oyunlar oynasak onlarla nasıl olurdu? İletişimimiz
daha güzel bir hal almaz mıydı? Karşılıklı paylaşımlar, güzel geçen , kaliteli
bir zaman bize kendimizi daha iyi hissettirmez miydi?
*Üretkenliği azaltıyor.
Dizilerin sizi koltuğa kilitlediğini ve kendinizi pek de
özgür hissetmediğiniz oldu mu hiç? Bu haftaki diziyi kaçıramam deyip kaç
arkadaşınızın davetini geri çevirdiniz ? Ya da çocuğunuzla olan oyun saatini
televizyondaki programa göre ayarlayıp kendi vicdanınızı rahatlatmayı tercih
ettiniz? Aslında farkında mıyız içten içe bizi sınırladığını, ne düşünmemize,
ne hareket etmemize ne de özgürce plan yapmamıza olanak tanıdığını? Daha
serbest hareket edebilir, bizim için uygun olan saatleri daha kolay
belirleyebilir ve istediğimiz herhangi bir aktiviteyi aklımız başka yere odaklanmadan daha kolayca
yapabiliriz.
*Beyin Aktivitenizi Yavaşlıyor
Uzun süre televizyon izleyen insanları gözlemleyin, pasif
kaldıklarını, uykulu ve belki de boş gözlerle etrafa baktıklarını göreceksiniz
muhtemelen. gibi Öte yandan çok aktif, sürekli arkadaşıyla
sohbet eden, bir yemek yapan, koşuya çıkan, kitap okuyan, yeni bir dil öğrenen
farklı farklı insanları gözlemleyin. Ne kadar enerjik ve mutlu olduklarını,
yeni bir şey öğrenirken veya uygularken ne kadar pozitif olduklarını eminim
kolaylıkla tahmin edebilirsiniz. Araştırmalar diyor ki sürekli ve bağımlı bir
şekilde televizyon izleyen insanlarda
bir süre sonra, depresyon, anksiyete ve bıkkınlık görülme olasılığı çok yüksek
oluyor.
*Çocuklar Da Çok Etkileniyor
Araştırmalara göre çocuklar televizyondaki gördükleri her şeyi gerçek olarak
algıladıklarından ötürü doğruyu ya da
yanlışı kolaylıkla algılayamıyorlar. Aynı zamanda okul öncesinde televizyon
izleme alışkanlığı kazanmış çocuklar,
okul hayatlarında bir takım zorluklar yaşayabiliyor ve sosyal ilişkilerinde
sıkıntı yaşıyorlar. Televizyon karşısında saatlerini geçiren ve pasifleşen çocuk kendine güveni olmayan,
endişeli ve mutsuz bir birey haline geliyor.
*Fiziksel Görünüşümüzü ve Sağlığımızı Etkiliyor.
Televizyon karşısında fazlaca vakit geçirmek kilo almamıza
neden alıyor. Uzun süre hareketsiz kalan vücut kilo almaya müsait hale geliyor
, hele bir de buna televizyon izlerken yenen abur cuburlar eklenirse durum daha
da kötü bir hal alabiliyor.
Bu arada sizlerle son
olarak bir şey daha paylaşmak istiyorum,
bildiğiniz üzere YGS puanları geçtiğimiz pazartesi günü açıklandı. Dereceye
giren bir öğrenciyle ilgili bir haber, aynen aktarıyorum :)
“Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nda (YGS) YGS-6
puan türünde Türkiye 4'üncüsü olan Muhammed Said Seferbey, evinde televizyon
olmadığını belirterek, "Başarımda bunun büyük etkisi olduğunu
düşünüyorum" dedi. Televizyonda bir
çok gereksiz program olduğunu belirten Seferbey,
"Televizyon olunca dikkatiniz dağılıyor. Acaba 'Şu program ne oldu' diye merak ediyorsunuz. O yüzden televizyon olmamasını tavsiye ederim" diye konuştu. “
"Televizyon olunca dikkatiniz dağılıyor. Acaba 'Şu program ne oldu' diye merak ediyorsunuz. O yüzden televizyon olmamasını tavsiye ederim" diye konuştu. “
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder