Biraz
Zaman ;)
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak
filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki, kavak ağacına sarılarak
yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve
neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
- Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
- 10 yılda...
- 10 yılda mı, diye gülmüş ve
çiçeklerini sallamış kabak. Ben neredeyse 2
ayda seninle aynı boya geldim bak..
- Doğru, demiş ağaç, doğru...
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk
rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye, sonra yapraklarını düşürmeye,
soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa:
- Neler oluyor bana ağaç?
- Ölüyorsun, demiş kavak.
- Niçin?
- Benim on yılda geldiğim yere sen
iki ayda gelmeye çalıştığın için...
Acele
ediyoruz.. Yemek yaparken veya yerken yapıyoruz bazen bunu, doyalım da gerisi önemli
değil gibisinden. Bazen araba kullanırken yapıyoruz, çabuk gidelim de nasıl
olursa olsun, ıslak yollarda giderken
kime gelirse gelsin çamur , önemsemiyoruz. Bazen bir sınav oluyor bu,
bir şekilde iyi not alayım da (kopya ile
bile olsa) gerisi önemli değil diyoruz.
Halbuki
düşündünüz mü bir çocuk koşabilir mi daha emeklemeden? Nasıl olurdu bir düşünün
haydi.. Defalarca tökezlemez miydi o çocuk ? Belki de sürekli düşmekten
yorulur, usanır, bıkar ve bir daha bırakın koşmayı yürümeyi bile aklından geçirmezdi. Peki
düşündünüz mü hiç aceleyle, belki kızgınlıkla, belki endişeyle edilmiş olan bir
telefonu, hiç dinlemeden, anlamadan yapılmış bir konuşmayı? Ne kadar karmaşık
olurdu sonuçları ve ne kadar anlamsız olurdu konuşmalar?
İşte
hayat da böyle.. Bazı şeyler zamanla oluyor, sabırla geliyor. Üst üste koyarak
tuğlaları, emek harcayarak, çaba sarf ederek, her yeni günde üstüne bir şey
ekleyerek oluyor. Olgunlaşma bir süreç. Bekleyemeyiz bir anda olsun. Şöyle bir
şey var elbet, isteyin gerisi olsun.. Tamam , bunu kabul etmek gerek ama nasıl?
Bir hedefimiz mi var ? O zaman bakalım şöyle elimizdekilere, şöyle bir göz
gezdirelim neler var, neler yapabiliriz bu sonuca, hedefe giderken? Neler
katabiliriz kendimize bu yolda ilerlerken? Hayalimiz gerçek olsun diye nelerden ödün verebilir,
neleri kabul edebiliriz? Bu yolda giderken, acele ettiğimiz sürece aldanıyoruz,
aldatıyoruz kendimizi. Sanıyoruz ki olduk, olgunlaştık veya herhangi bir
durumda bir şeyi tam yaptık fakat yanılıyoruz tıpkı yukarıda bahsettiğim öyküdeki
gibi. Önce kendimizi yanıltıyoruz, sonra da karşımızdakini. (Ya da öyle
sanıyoruz) Halbuki zaman alır bazı şeyler. İyi bir futbolcu olmak zaman alır,
güzel goller atabilmek için. Başarılı olmak zaman alır, iyi bir yere gelebilmek
için .Güven zaman alır , iyi bir insan ilişkisi için. Yeni bir şeyi öğrenmek
zaman alır, alışkanlığa dönüşmesi için. Bir binanın inşa edilmesi zaman alır,
sağlam temelle, sağlam malzemeyle yapılması için. Bir çocuğun yeni bir şeyi
kavraması zaman alır, doğru şekilde öğrenmiş olması için. Bir evi temizlemek
zaman alır, derleyip toparlamak, eskileri atmak, yenilere yer açmak için.
Bisiklete binmeyi öğrenmek zaman alır, düşmeden upuzun yollarda düşmeden,
sadece keyif alarak kullanabilmek için... Güzel bir resim yapabilmek zaman
alır, doğru renkleri doğru şekilde harmanlamak için.. Sevdiğim bir şarkıda da
geçtiği gibi… Bazı şeyler, bazı şeyler zamanla olur…
Bir Öykü
Yaşamak
Öykü,
yüzyıllar öncesinde gözlemlenen bir olaydan alıntıdır.
Bir
keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti.Önce o köyün mezarlığına
girdi.Çünkü kültürlerin ,yaşam felsefesinin böyle yerlerde izi olduğuna
inanıyordu. Gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takıldı.Mezar
taşlarında 5, 867, 900,20003,4293,8,183 gibi
birbiriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı. Uzun uzun düşündü,
fakat bu rakamların anlamını çözemedi.
Köyün
en bilge kişisine gitti ve sordu:
“
Nedir bu rakamlar?” dedi. “ Bu
rakamların gösterdikleri ay mıdır, yıl
mıdır, saat midir?” Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:
“
Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız.”dedi. Yaşamı
boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise,
bellerindeki düğümü sayar, düğümün sayısını
mezar taşına yazarız.”
Bilge
kişi , karşısındaki keşişin bir şey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü: “Böylece
onun ne kadar yaşamış olduğunu anlarız.”
“Sizler, yani
yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz.
Dinlenmemek üzere, yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk
gençliği gayeye, bizim yükselme idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız.”
“Gelecek için hazırlanan vatan
evlâtlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak
tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana
ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir
fedakârlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’mız Kutlu Olsun!
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder