19 Mayıs 2013 Pazar

19 Mayıs 2013 -Özgür Kocaeli Gazetesi Makale




Biraz  Zaman ;)



Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki, kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

- Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

-  10 yılda...

-  10 yılda mı, diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. Ben neredeyse 2
ayda seninle aynı boya geldim bak..

- Doğru, demiş ağaç, doğru...

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye, sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.

Sormuş endişeyle kavağa:

- Neler oluyor bana ağaç?

- Ölüyorsun, demiş kavak.

- Niçin?

-  Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için...

Acele ediyoruz.. Yemek yaparken veya yerken  yapıyoruz bazen bunu, doyalım da gerisi önemli değil gibisinden. Bazen araba kullanırken yapıyoruz, çabuk gidelim de nasıl olursa olsun, ıslak yollarda giderken  kime gelirse gelsin çamur , önemsemiyoruz. Bazen bir sınav oluyor bu, bir şekilde  iyi not alayım da (kopya ile bile olsa)  gerisi önemli değil diyoruz.

Halbuki düşündünüz mü bir çocuk koşabilir mi daha emeklemeden? Nasıl olurdu bir düşünün haydi.. Defalarca tökezlemez miydi o çocuk ? Belki de sürekli düşmekten yorulur, usanır, bıkar ve bir daha bırakın koşmayı  yürümeyi bile aklından geçirmezdi. Peki düşündünüz mü hiç aceleyle, belki kızgınlıkla, belki endişeyle edilmiş olan bir telefonu, hiç dinlemeden, anlamadan yapılmış bir konuşmayı? Ne kadar karmaşık olurdu sonuçları ve ne kadar anlamsız olurdu konuşmalar?

İşte hayat da böyle.. Bazı şeyler zamanla oluyor, sabırla geliyor. Üst üste koyarak tuğlaları, emek harcayarak, çaba sarf ederek, her yeni günde üstüne bir şey ekleyerek oluyor. Olgunlaşma bir süreç. Bekleyemeyiz bir anda olsun. Şöyle bir şey var elbet, isteyin gerisi olsun.. Tamam , bunu kabul etmek gerek ama nasıl? Bir hedefimiz mi var ? O zaman bakalım şöyle elimizdekilere, şöyle bir göz gezdirelim neler var, neler yapabiliriz bu sonuca, hedefe giderken? Neler katabiliriz kendimize bu yolda ilerlerken? Hayalimiz  gerçek olsun diye nelerden ödün verebilir, neleri kabul edebiliriz? Bu yolda giderken, acele ettiğimiz sürece aldanıyoruz, aldatıyoruz kendimizi. Sanıyoruz ki olduk, olgunlaştık veya herhangi bir durumda bir şeyi tam yaptık fakat yanılıyoruz tıpkı yukarıda bahsettiğim öyküdeki gibi. Önce kendimizi yanıltıyoruz, sonra da karşımızdakini. (Ya da öyle sanıyoruz) Halbuki zaman alır bazı şeyler. İyi bir futbolcu olmak zaman alır, güzel goller atabilmek için. Başarılı olmak zaman alır, iyi bir yere gelebilmek için .Güven zaman alır , iyi bir insan ilişkisi için. Yeni bir şeyi öğrenmek zaman alır, alışkanlığa dönüşmesi için. Bir binanın inşa edilmesi zaman alır, sağlam temelle, sağlam malzemeyle yapılması için. Bir çocuğun yeni bir şeyi kavraması zaman alır, doğru şekilde öğrenmiş olması için. Bir evi temizlemek zaman alır, derleyip toparlamak, eskileri atmak, yenilere yer açmak için. Bisiklete binmeyi öğrenmek zaman alır, düşmeden upuzun yollarda düşmeden, sadece keyif alarak kullanabilmek için... Güzel bir resim yapabilmek zaman alır, doğru renkleri doğru şekilde harmanlamak için.. Sevdiğim bir şarkıda da geçtiği gibi… Bazı şeyler, bazı şeyler zamanla olur…


Bir Öykü
Yaşamak
Öykü, yüzyıllar öncesinde gözlemlenen bir olaydan alıntıdır.
Bir keşiş araştırma yapmak için bir köye gitmişti.Önce o köyün mezarlığına girdi.Çünkü kültürlerin ,yaşam felsefesinin böyle yerlerde izi olduğuna inanıyordu. Gözleri birden mezar taşlarının üzerindeki rakamlara takıldı.Mezar taşlarında 5, 867, 900,20003,4293,8,183 gibi  birbiriyle hiç de bağlantısı olmayan rakamlar vardı. Uzun uzun düşündü, fakat bu rakamların anlamını çözemedi.
Köyün en bilge  kişisine gitti  ve sordu:
“ Nedir bu rakamlar?” dedi.  “ Bu rakamların gösterdikleri  ay mıdır, yıl mıdır, saat midir?” Bilge kişi gülümseyerek yanıtladı:
“ Bizler bebeklerimiz doğduğu zaman, bellerine bir ip bağlarız.”dedi. Yaşamı boyunca her güldüğü an, o ipe bir düğüm atarız. Öldükten sonra ise, bellerindeki düğümü sayar, düğümün sayısını  mezar taşına yazarız.”
Bilge kişi , karşısındaki keşişin bir şey anlamadığını görünce açıklamasını sürdürdü:   “Böylece onun ne kadar yaşamış olduğunu anlarız.”


“Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz. Dinlenmemek üzere, yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği gayeye, bizim yükselme idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle bahtiyar olacağız.”
Gelecek için hazırlanan vatan evlâtlarına, hiçbir güçlük karşısında yılmayarak tam bir sabır ve metanetle çalışmalarını ve öğrenim gören çocuklarımızın ana ve babalarına da yavrularının öğreniminin tamamlanması için hiçbir fedakârlıktan çekinmemelerini tavsiye ederim.”
Mustafa Kemal ATATÜRK

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’mız Kutlu Olsun!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder