Su
Bugün
uyandınız.. Güzel miss gibi harika bir güne.. İlk olarak ne yapmayı tercih
ettiniz? Camdan dışarıya bakmak? Telefonunuzu kontrol etmek? Bir bardak su
içmek? Uyandığınız için şükretmek?
Tuvalete gitmek? Peki bunlardan hangisi
en önemlisiydi sizin için? Sonra kahvaltıya başladınız, fakat onun öncesinde
yine elleriniz musluğa gitti, kahvaltınızı bitirdiniz, yeniden yıkadınız
ellerinizi, dişlerinizi fırçaladınız.. Sonra yeniden girdiniz banyoya bu sefer
duş almak için.. Peki kaç dakika kaldınız orada? Hiç umursamadan dakikalarca
duşta mıydınız yoksa saçınızı yıkarken kapadınız mı suyu? Duştan çıktınız bu sefer bulaşık makinesini ve belki
de çamaşır makinesini çalıştırdınız.. Hatta tam dolmamışlardı bile bu iki makine de ..
Bastınız “on” tuşuna.. Sonra aldınız elinize hortumu ve başladınız çimleri
sulamaya.. Geçen dakikaları fark etmeden.. Belki o an tamamen farklı şeyler
düşünerek, sadece deşarj olarak suladınız çimleri, çiçekleri.. Sonra koca bir
bardak su içtiniz, sıcak ya, inanılmaz derecede susamıştınız.. Yemek yapmaya
başladınız sonra, en kolayından, basitinden bir makarna.. Makarnayı haşlamak
için su kaynattınız.. Yemeğinizi yediniz..
Bulaşıkları yıkadınız.. Sonra canınız taze demlenmiş bir çay çekti ve yine
su kaynattınız.. Sonra kapı çaldı ,gelen kişinin simsiyah olmuş elleri,
lekelerle dolu okul formasıyla karşınızda duran, okuldan gelen bir çift tatlı
göz olduğunu, çocuğunuz olduğunu gördünüz.. Onu doğru banyoya götürdünüz, önce
üstündekileri yıkanması için kirli sepetine attınız, çocuğunuzu da bir güzel
yıkadınız..
Su
hayattır.. Çok klişe , çok sıradan gelebilir kulağınıza.. Sürekli bahsedilen,
kurulan cümlelerden biridir “su hayattır, su önemlidir ” diye. En basitinden
niçin su içiyoruz? Çünkü vücudumuzdaki
tüm hücreler, sistemler, organlar
yeterince su olmadan fonksiyonlarını yerine getiremezler. Ya da niçin çimleri,
ağaçları, çiçekleri, bitkileri suluyoruz? Su, hayat olmasaydı onlar hayat
bulabilirler miydi, kurumadan, bozulmadan durabilirler miydi? Soframızda
sebzemiz meyvemiz olabilir miydi? Peki ya temizlik? Su olmasaydı ne yapardık?
İki saatlik su kesintisine bile zor dayanıyoruz, öyle değil mi? Bekliyoruz
sular gelsin de , işlerimizi yapalım diye.. Sırf evdeki su kullanımını değil,
genel olarak düşünelim.. Hastaneler..Okullar..
Bu kadar kısa süreli bir su kesintisinde dahi en fazla etkilenecek
yerler.. O kadar fazla insanın bulunduğu bir yerdeki su kesintisinin yaratacağı
sorunları bir düşünelim.. Çok zor..Öyle değil mi?
Yazımın
girişinde genel olarak yaşanılan ,
sıradan ,herhangi bir günden bahsettim ve hatırlatmak istedim size. Su olmasaydı nasıl geçerdi o gün? Kendinizi
nasıl hissederdiniz? Eksik? Pis? Dağınık? Huzursuz? Mutsuz? Gergin? Asabi?
Mahçup? Hani hep konuşuyoruz ya mutlu
olmak için küçük şeyler yeterli aslında diye..
Bu bahsettiğim detay sizce ufak bir şeyi mi ya da önemsiz? O kadar önemli bir
şey ki.. Farkında değiliz bizi bir damla suyun bile ne derece mutlu ettiğini, pirüpak yaptığını, temizlediğini.. Sadece
bedenen değil, ruhen de.. Sanıyoruz ki suya her zaman ulaşabiliriz,onu kolaylıkla elde edebiliriz .. Suyun doğal kaynak olduğunu unutuyoruz ve belki de üretebileceğimiz bir şey olduğunu
düşünüyoruz.. Şu yağan karların, yağmurların bize evlerimizde büyük konfor
yaşatan “su” olarak geri döndüğünün farkında mıyız acaba? Kışın o karlı
günlerde, şikayet ediyoruz sürekli, günlük yaşantımızın,konforumuzun sekteye uğradığını düşündüğümüzden.. Bir yere
giderken “ İnşallah yağmur yağmaz da üzerim kirlenmez, ıslanmam , şimdi bir de
şemsiye mi taşıyacağım.” diyoruz.
Unutuyoruz o anda yaşanan bir zorluğun bize kolaylık olarak döneceğini.. Daha çok değer veriyoruz ya anlık mutluluklara belki bu da onun gibi
bir şey..
Sanıyoruz ki
su sonsuz.. Suyumuz her daim var olacak , kolay bir şekilde ulaşıyor olacağız..
Keşke böyle olabilseydi.. Hayır.. Çok üzgünüm.. Hayır.. Maalesef böyle değil
durum..
Benim bu
yazıyı yazdığım andaki verilere göre
dünyada:
2.506.449 :
Bu yılki su tüketimi(milyar litre)
910.422: Bu yıl suya bağlı
hastalıklardan ölenler
777.374.100: İçecek suya erişimi
olmayan insan sayısı
Peki ülkemizde durum nasıl ve biz suyu nasıl
temin ediyoruz ?
İhlas Haber Ajansı’nın derlediği bir habere
göre:
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Belediye Su
İstatistikleri - 2010 verilerine göre belediyeler temin ettikleri suyun yüzde
47'sini barajlardan sağlıyor.
Tüm belediyelere uygulanan 2010 yılı Belediye Su İstatistikleri Anketi sonuçlarına göre, 2950 belediyeden 2925'inde içme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verildiği tespit edildi. Belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesi ile dağıtılmak üzere 2010 yılında 4,80 milyar m3 su çekildi. Çekilen suyun yüzde 47'si barajlardan, yüzde 27'si kuyulardan, yüzde 21'i kaynaklardan, yüzde 3'ü akarsulardan ve yüzde 2'si göl, gölet veya denizlerden çekildi.
Kişi başı içme ve kullanma suyu miktarı günde 217 litre.
Tüm belediyelere uygulanan 2010 yılı Belediye Su İstatistikleri Anketi sonuçlarına göre, 2950 belediyeden 2925'inde içme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verildiği tespit edildi. Belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesi ile dağıtılmak üzere 2010 yılında 4,80 milyar m3 su çekildi. Çekilen suyun yüzde 47'si barajlardan, yüzde 27'si kuyulardan, yüzde 21'i kaynaklardan, yüzde 3'ü akarsulardan ve yüzde 2'si göl, gölet veya denizlerden çekildi.
Kişi başı içme ve kullanma suyu miktarı günde 217 litre.
Bu
güzel Pazar gününde bunları niçin yazdığımı merak ediyorsanız, hemen anlatayım
sevgili okuyucular :) Geçtiğimiz
günlerde gazetemizin manşetiydi Yuvacık barajındaki suyun azaldığı haberi.
İçinizden belki de şunu diyeceksiniz, evet bu hep olan, yıllardır süregelen bir
konu, şimdi niye bunu konuşuyorsun ki İlksen? :) Evet , maalesef ki öyle.. Yıllardır
var olan ve hayatımız devam ettiği sürece de önemli kalacak bir konu.. Dedim ya
hani su hayattır diye.. Hayattaysak.. Suyumuz da bizim için o kadar elzem, işte
o nedenle.. :)
Su ile
ilgili yazmak istediklerim sadece bunlar değil, haftaya görüşmek üzere! Güzel
bir hafta olsun!
“İnanılmaz
bir tufanın sonu meydana gelmiş denize, sudan oluştuğu için aşığım.
Ruhlarımız kadar akışkan, şekilsiz su, yer çekiminden başka hiçbir leyin tutsağı
olmamıştır. Su, bedenimizi bütünüyle kucaklayarak bağrına basar, bedenimizin
ağırlığından bizi kurtarır. Su, tüm yaşamın anası, varlığımızın hassas
güvencesi.”
Jacques Yves
Cousteau- Fransız Okyanus Uzmanı,Deniz Subayı, Sinema Yönetmeni
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder