16 Temmuz 2013 Salı

7 Temmuz 2013- Özgür Kocaeli Gazetesi Makale

Su  





  

Bugün uyandınız.. Güzel miss gibi harika bir güne.. İlk olarak ne yapmayı tercih ettiniz? Camdan dışarıya bakmak? Telefonunuzu kontrol etmek? Bir bardak su içmek?  Uyandığınız için şükretmek? Tuvalete gitmek?  Peki bunlardan hangisi en önemlisiydi sizin için? Sonra kahvaltıya başladınız, fakat onun öncesinde yine elleriniz musluğa gitti, kahvaltınızı bitirdiniz, yeniden yıkadınız ellerinizi, dişlerinizi fırçaladınız.. Sonra yeniden girdiniz banyoya bu sefer duş almak için.. Peki kaç dakika kaldınız orada? Hiç umursamadan dakikalarca duşta mıydınız yoksa saçınızı yıkarken kapadınız mı suyu? Duştan  çıktınız bu sefer bulaşık makinesini ve  belki  de çamaşır makinesini çalıştırdınız.. Hatta  tam dolmamışlardı bile bu iki makine de .. Bastınız “on” tuşuna.. Sonra aldınız elinize hortumu ve başladınız çimleri sulamaya.. Geçen dakikaları fark etmeden.. Belki o an tamamen farklı şeyler düşünerek, sadece deşarj olarak suladınız çimleri, çiçekleri.. Sonra koca bir bardak su içtiniz, sıcak ya, inanılmaz derecede susamıştınız.. Yemek yapmaya başladınız sonra, en kolayından, basitinden bir makarna.. Makarnayı haşlamak için su kaynattınız.. Yemeğinizi yediniz..  Bulaşıkları yıkadınız.. Sonra canınız taze demlenmiş bir çay çekti ve yine su kaynattınız.. Sonra kapı çaldı ,gelen kişinin simsiyah olmuş elleri, lekelerle dolu okul formasıyla karşınızda duran, okuldan gelen bir çift tatlı göz olduğunu, çocuğunuz olduğunu gördünüz.. Onu doğru banyoya götürdünüz, önce üstündekileri yıkanması için kirli sepetine attınız, çocuğunuzu da bir güzel yıkadınız..
Su hayattır.. Çok klişe , çok sıradan gelebilir kulağınıza.. Sürekli bahsedilen, kurulan cümlelerden biridir “su hayattır, su önemlidir ” diye. En basitinden niçin su içiyoruz?   Çünkü vücudumuzdaki tüm  hücreler, sistemler, organlar yeterince su olmadan fonksiyonlarını yerine getiremezler. Ya da niçin çimleri, ağaçları, çiçekleri, bitkileri suluyoruz? Su, hayat olmasaydı onlar hayat bulabilirler miydi, kurumadan, bozulmadan durabilirler miydi? Soframızda sebzemiz meyvemiz olabilir miydi? Peki ya temizlik? Su olmasaydı ne yapardık? İki saatlik su kesintisine bile zor dayanıyoruz, öyle değil mi? Bekliyoruz sular gelsin de , işlerimizi yapalım diye.. Sırf evdeki su kullanımını değil, genel olarak düşünelim.. Hastaneler..Okullar..  Bu kadar kısa süreli bir su kesintisinde dahi en fazla etkilenecek yerler.. O kadar fazla insanın bulunduğu bir yerdeki su kesintisinin yaratacağı sorunları bir düşünelim.. Çok zor..Öyle değil mi?
Yazımın girişinde  genel olarak yaşanılan , sıradan ,herhangi bir günden bahsettim ve hatırlatmak istedim size.  Su olmasaydı nasıl geçerdi o gün? Kendinizi nasıl hissederdiniz? Eksik? Pis? Dağınık? Huzursuz? Mutsuz? Gergin? Asabi? Mahçup?  Hani hep konuşuyoruz ya mutlu olmak için küçük şeyler yeterli  aslında diye.. Bu bahsettiğim detay sizce ufak bir şeyi mi ya da önemsiz? O kadar önemli bir şey ki.. Farkında değiliz bizi bir damla suyun bile ne derece mutlu ettiğini,  pirüpak yaptığını, temizlediğini.. Sadece bedenen değil, ruhen de.. Sanıyoruz ki  suya her zaman ulaşabiliriz,onu  kolaylıkla elde edebiliriz  ..  Suyun doğal kaynak olduğunu unutuyoruz ve  belki de üretebileceğimiz bir şey olduğunu düşünüyoruz.. Şu yağan karların, yağmurların bize evlerimizde büyük konfor yaşatan “su” olarak geri döndüğünün farkında mıyız acaba? Kışın o karlı günlerde, şikayet ediyoruz sürekli, günlük yaşantımızın,konforumuzun  sekteye uğradığını düşündüğümüzden.. Bir yere giderken “ İnşallah yağmur yağmaz da üzerim kirlenmez, ıslanmam , şimdi bir de şemsiye mi taşıyacağım.”  diyoruz. Unutuyoruz o anda yaşanan bir zorluğun bize kolaylık olarak döneceğini..   Daha çok değer veriyoruz  ya anlık mutluluklara belki bu da onun gibi bir şey..
Sanıyoruz ki su sonsuz.. Suyumuz her daim var olacak , kolay bir şekilde ulaşıyor olacağız.. Keşke böyle olabilseydi.. Hayır.. Çok üzgünüm.. Hayır.. Maalesef böyle değil durum..

Benim bu yazıyı yazdığım andaki verilere göre  dünyada:
2.506.449 : Bu yılki su tüketimi(milyar litre)
910.422: Bu yıl suya bağlı hastalıklardan ölenler
777.374.100: İçecek suya erişimi olmayan insan sayısı

Peki ülkemizde durum nasıl ve biz  suyu nasıl  temin ediyoruz ?
İhlas Haber Ajansı’nın derlediği bir habere göre:
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) Belediye Su İstatistikleri - 2010 verilerine göre belediyeler temin ettikleri suyun yüzde 47'sini barajlardan sağlıyor.

Tüm belediyelere uygulanan 2010 yılı Belediye Su İstatistikleri Anketi sonuçlarına göre, 2950 belediyeden 2925'inde içme ve kullanma suyu şebekesi ile hizmet verildiği tespit edildi. Belediyeler tarafından içme ve kullanma suyu şebekesi ile dağıtılmak üzere 2010 yılında 4,80 milyar m3 su çekildi. Çekilen suyun yüzde 47'si barajlardan, yüzde 27'si kuyulardan, yüzde 21'i kaynaklardan, yüzde 3'ü akarsulardan ve yüzde 2'si göl, gölet veya denizlerden çekildi.

Kişi başı içme ve kullanma suyu miktarı günde 217 litre.



Bu güzel Pazar gününde bunları niçin yazdığımı merak ediyorsanız, hemen anlatayım sevgili okuyucular :)  Geçtiğimiz günlerde gazetemizin manşetiydi Yuvacık barajındaki suyun azaldığı haberi. İçinizden belki de şunu diyeceksiniz, evet bu hep olan, yıllardır süregelen bir konu, şimdi niye bunu konuşuyorsun ki İlksen? :) Evet , maalesef ki öyle.. Yıllardır var olan ve hayatımız devam ettiği sürece de önemli kalacak bir konu.. Dedim ya hani su hayattır diye.. Hayattaysak.. Suyumuz da bizim için o kadar elzem, işte o nedenle.. :)
Su ile ilgili yazmak istediklerim sadece bunlar değil, haftaya görüşmek üzere! Güzel bir hafta olsun!



“İnanılmaz bir tufanın sonu meydana gelmiş denize, sudan oluştuğu için aşığım. Ruhlarımız kadar akışkan, şekilsiz su, yer çekiminden başka hiçbir leyin tutsağı olmamıştır. Su, bedenimizi bütünüyle kucaklayarak bağrına basar, bedenimizin ağırlığından bizi kurtarır. Su, tüm yaşamın anası, varlığımızın hassas güvencesi.”
Jacques Yves Cousteau- Fransız Okyanus Uzmanı,Deniz Subayı, Sinema Yönetmeni





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder